2.10.2010

The Last House On The Left


Gündemi geriden takip eden D, bu filmi de sonlara doğru izleyebildi. Hatta o kadar düştü ki, D &R'da indirime girdiğinde alabildi. Yanında August Rush'ı da aldı. G çok övdü, merak etti kızcağız.

Filmin fragmanını ilk Uninvited'ı sinema salonunda izlemek üzere ömür gibi reklamlarda patlamoş mısırın yarısını tüketirken görmüştüm. Bilindik bir melodi vardı fonda... Sweet Child O' Mine! Tanıdık melodi, yabancı ses ve düzenleme. Sonradan öğrendiğim üzere, Sherly Crow denen bir teyzenin versiyonuymuş o. Yok ama, olmamış. Axl'ın o çok orijinal, eşi benzeri yer yüzüne bir daha hiç uğramayacak sesi; Slash'in geberten soloları olmadan SCOM değil o. Başka bir şey. Skash'in tiksindiği kadar olan bir şey. Her neyse, saptım konudan. O an izlemeye karar vermiştim, ve gerçek anlamda izleme kararı almışken; üstte belirttiğim sefil ortamın oluşmasıyla, pek hazzetmediğim bir türe sahip olan cânım filmin başına oturdum.

Filmin ana karakteri Mari (Sara Paxton) sanıyorum. Bu çıtı pıtı, çıtır pıtır genç kızımız ve ailesi, sanıyorum tatil için geldikleri ıssız evlerinde konaklamaya başlıyorlar. Bu çekirdek ailenin bir bireyi, Mari'nin abisi ölmüş. Fotoğraflarından gördüğümüz kadarıyla son derece yakışıklı, bir içim su ayrıca kendisi. Bu yüzden kızcağız depresyonda biraz. Ne üdüğü belirsiz bir arkadaşıyla buluşmak için, zar zor izin alıyor ebeveynlerden. Paige (Martha MacIsaac) isimli bu insan, tam anlamıyla sağlık kitaplarında falan geçen "arkadaş sebebiyle kötü alışkanlıklar edinilir" maddesinin konu mankeni. Otçu falan. Bu arkadaşların muhabbetleri sırasında ortama damlayan Justin (Spencer Clark) de asosyal uyuşturucu taciri. Paige denen kafası boş insanın da teşvikiyle gittikleri otel odası(idi sanırım o) kabusları oluyor. Özellikle Justin'in babası Krug(Garret Dillahunt)'ın baş psikopat haline çok fena hayran, aşık oluyorum. Ve çarpık aile düzenleri... Beni benden alan ise, sonunda çok daha farklı şeylerin yol açağı olay: Aile olaya karışır ve gayet temiz bir ailenin bile evlerinde katliam olacağı gerçeği seyircinin gözüne sokulur. Buradaki ironiye hayran olmamak da mümkün değildir.

D.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder